İçeriğe geç

İcra ve haciz arasındaki fark nedir ?

İcra ve Haciz Arasındaki Fark: Bir Aileyi Paramparça Eden Hikaye

Siz hiç hayatınızda kaybettiğiniz her şeyi bir günde, bir karar ile kaybettiniz mi? Bir sabah uyanıp, gözlerinizi açtığınızda, sevdiklerinizin hayallerinin yerle bir olduğunu görmek… O acıyı hiç hissettiniz mi? Eğer hissetmediyseniz, size bu hikâyeyi anlatmak istiyorum.

Murat, İstanbul’un arka mahallelerinden birinde sıradan bir yaşam süren bir adamdı. Kendisini hep “daha iyi bir gün” bekleyen biri olarak görüyordu. Belki de o yüzden, kredi kartlarıyla hayatını idame etmeye başlamıştı. Ama hayat, hiçbir zaman beklediğimiz gibi gitmiyordu. Bir gün, ödenmesi gereken borçlar ödenmedi, işler ters gitti ve eve gelen bir tebligat, her şeyin değişeceğini haber verdi.

İcra takibi başladı. Bir sabah, mahkemeden gelen bir yazı, Murat’ı derin bir boşluğa sürükledi. Evet, icra uygulaması başlatılmıştı. Fakat, Murat için asıl korkutucu olan şey, bu sistemin nasıl acımasızca işlediğiydi. Birkaç hafta sonra, borçları ödeyememesi nedeniyle evlerine haciz memurları geldi. O gün, Murat’ın dünyası yıkıldı. Eşinin gözlerinde, yaşadığı korkuyu görebiliyordu. Çocukları, o günün travmasını yıllarca unutamayacaklardı. O anda Murat, bir yanda hukuki olarak ne yapılması gerektiğini düşündü; diğer yanda ise, bu yıkımın vicdanını nasıl taşıyacağını…

İşte tam burada, Murat’ın hikayesinin ikinci karakteri devreye giriyor: Zeynep, Murat’ın eşi. Zeynep, her zaman daha duygusal ve empatik bir insandı. Evdeki çocukları, borçların ve haczin yarattığı kaosun farkına varmasalar da, Zeynep’in ruhu derinden etkilenmişti. Evet, icra bir hukuki süreçti; fakat Zeynep için en önemli şey, bu durumun evde yarattığı ruh haliydi. Haciz memurları, bir aileyi paramparça eden bir tehditti. Zeynep, bu sistemin acımasızlığını kabul edemedi. Her şeyin maddiyatla sınırlı olması ona göre doğru değildi. Bir kadının, bu kadar yalnız ve çaresiz bırakılması, ona büyük bir adaletsizlik gibi geliyordu.

İcra ve haciz arasındaki farkı en iyi şekilde Zeynep anlatabilirdi. Çünkü o, içindeki empatiden ve insanlıktan beslenen duygusal zekâsıyla, her şeyin ne kadar yıkıcı olabileceğini daha iyi hissediyordu. Haciz, daha spesifik bir durumdu. Murat’ın mallarına, evlerine veya hesaplarına el konulması demekti. Her şeyin “para” ile ölçülmesi, Zeynep’in vicdanını kanatıyordu. Oysa icra, daha geniş bir hukuki süreci kapsıyordu. Mahkeme kararıyla başlatılan ve çoğu zaman sonradan hacizle noktalanan bir süreçti. Burada önemli olan, sadece borçlu kişiyi cezalandırmak değil, toplumsal düzeydeki “cezalandırma” anlayışını da sorgulamak olmalıydı.

Murat ise, çözüm odaklıydı. O, sistemin kurallarına göre hareket etmek zorundaydı. Yasal yollarla borçlarını ödeyebilirdi ya da mal varlıklarına el koyulmasını engellemek için bir anlaşma yapmalıydı. Onun gözünde, her şey çözülürdü; mesele sadece doğru stratejiye sahip olmakla ilgiliydi. Ancak, Zeynep’in kalbi, hukuk sisteminin soğuk ve mekanik bir çözüm olmasına razı olamıyordu. Onun için mesele, yalnızca borçları ödemek değil, bir aileyi yeniden toparlamak ve “insani” bir çözüm bulmaktı.

Bir noktada Murat ve Zeynep’in bakış açıları çakıştı. Murat, çözüm için yasal yolları izlerken, Zeynep, daha insancıl bir çıkış arayışı içindeydi. Haciz, Murat’ın gözünde sadece bir yasal yükümlülüktü, fakat Zeynep için bir aileyi dağıtan bir adaletsizlikti. Haciz memurları evin her köşesinde gezinirken, Zeynep, bu durumu anlamak ve içine sindirmek için her gün daha fazla zorlanıyordu.

Ve bir sabah, Zeynep, Murat’a döndü ve gözlerinden akan yaşlarla şunları söyledi: “Bunu hak etmiyoruz, Murat. Sadece borçları ödemek için değil, insanlık için bir çözüm bulmalıyız. Hukuk, bizi bu kadar yıkıcı bir şekilde zorlayamaz.”

İşte burada, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı ile kadınların daha empatik ve ilişkisel bakış açılarının ne kadar farklı olduğunu daha net bir şekilde gördüler. Zeynep, evdeki çocukların ve onların ruh halinin önemini vurgularken, Murat, hukukun sınırları içerisinde kalmaya çalışıyordu. Sonunda ikisi de bir noktada buluştu: Çözüm, sadece borçların ödenmesiyle ilgili değildi; aile olarak toparlanmak, daha insancıl bir çözüm bulmaktı.

İçinde yaşadığımız hukuk sisteminin, bazen borçlu kişilere uyguladığı ağır yükler ve acımasız çözümler üzerine düşünmek gerek. İcra ve haciz arasındaki fark sadece hukuki bir teknik değil, aslında bireylerin, ailelerin ve toplumun nasıl şekillendiğini ve birbirleriyle nasıl ilişki kurduğunu gösteren bir kavramdır.

Hikayemizdeki gibi, belki de bazen insanları sadece hukuki değil, insani açıdan da anlamak, daha adil bir çözüm yaratabilir. Sizce, bir aileyi bu kadar yıkıcı bir şekilde etkileyen bu sistem gerçekten adil mi? Yorumlarınızı bizimle paylaşın, belki birlikte daha insancıl bir çözüm üzerinde düşünürüz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort ankara escort
Sitemap
holiganbetholiganbetcasibomcasibombetci