Akademi Günümüzde Ne Demek? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
İstanbul gibi dinamik bir şehirde yaşarken, akademiyi sadece üniversite kampüslerinde değil, sokakta, toplu taşımada, hatta işyerlerinde de gözlemlemek mümkün. Akademi günümüzde, yalnızca akademik dünya ile sınırlı kalmıyor; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi kavramlar üzerinden şekilleniyor. Akademinin ne demek olduğunu anlamak, sadece kitaplara göz atmakla değil, günlük hayatta karşılaştığımız insanlarla, onların yaşadığı deneyimlerle de ilgilidir.
Ben de bir sivil toplum kuruluşunda çalışan bir genç yetişkin olarak, bu konuyu çevremdeki insanlarla, gözlemlediğim sahnelerle ve günlük yaşamla ilişkilendirerek ele almak istiyorum. Çünkü akademi, bugün bizim kim olduğumuzu ve kim olacağımızı belirleyen çok daha büyük bir kavram haline gelmiş durumda.
Akademi ve Toplumsal Cinsiyet: Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Farklar
İstanbul’un çeşitli semtlerinde, toplu taşımada, işyerlerinde ve sosyal yaşamda sıkça rastladığım bir gerçek var: Akademik dünyanın fırsatları, cinsiyete bağlı ayrımcılıkla hala şekilleniyor. Bir gün, öğle saatlerinde otobüste yanımda oturan bir kadının telefonuna takıldım. Arkasında, “Kadınlar bilimin içinde, bilim kadınlar için” yazılı bir poster vardı. Hemen yanındaki adam ise, “Kadınlar akademik dünyada yer bulamıyor zaten, onlardan doktor çıkmaz,” gibi bir yorum yaptı. O an, toplumsal cinsiyetin akademik dünyadaki yeri üzerine derin bir düşünceye daldım.
Evet, akademi artık kadınları daha çok kabul etmekte, ama kadınların en fazla temsil edildiği alanlar genelde hemşirelik, eğitim gibi “kadınsı” olarak görülen disiplinler. Kadınların “sert” alanlarda, örneğin mühendislik ya da fizik gibi bilimlerde daha az temsil edilmesi hâlâ bir sorun. Kadın akademisyenlerin sayısının artmasına rağmen, bu kadınların genellikle yönetimsel ve üst düzey pozisyonlarda yer almamaları da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması.
Çeşitlilik: Farklılıkların Akademi İçindeki Yeri
İstanbul’da yaşamanın getirdiği çeşitliliği her gün hissediyorum. İnsanlar birbirinden çok farklı kültürlere, yaşam tarzlarına sahip ve bu çeşitlilik, akademinin de içinde barındırdığı bir olgu haline gelmiş durumda. Ancak akademinin çeşitliliğe bakış açısı genellikle normatif bir çerçeveye dayanıyor. Akademiye adım atan bir öğrencinin veya araştırmacının karşılaştığı engeller, onun etnik kimliğine, cinsiyetine veya sınıfsal geçmişine göre farklılık gösteriyor.
Geçenlerde, bir arkadaşımın mezuniyet törenine katıldım. Gerçekten de, akademik bir ortamda büyümüş, dünyayı entelektüel bir çerçeveden görmeye alışkın olan bir grup insan vardı. Ancak arka planda, tören sırasında sessizce oturan, geleneksel kıyafetleriyle farklı bir kültürel kimlik taşıyan bir grup daha vardı. Onların akademiye olan mesafesi, aslında akademinin kendi çeşitliliğini kabul etme konusundaki eksikliklerini gösteriyordu. Çeşitli etnik kökenlerden gelen insanların akademik dünyada kendilerini ifade edebilecekleri alanlar açılmadıkça, bu tür ayrımların devam etmesi kaçınılmaz olacak.
Sosyal Adalet ve Akademi: Eşit Fırsatlar mı?
Sosyal adaletin akademide ne anlama geldiği üzerine de sürekli düşünmek gerekiyor. İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşayan bir kişi olarak, sosyal adaletin akademiyle ilişkisini daha net bir şekilde görebiliyorum. Öğrencilerin çoğu, maddi imkansızlıklar nedeniyle üniversiteyi bırakma noktasına geliyor ya da eğitimlerini tamamlamak için büyük borçlar altına giriyor. Birçok kişi, düşük gelirli ailelerden geldiği için akademik başarıyı elde etmek için daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalıyor.
Geçenlerde bir kütüphaneye gidip ders çalışırken, yanımda oturan bir öğrenciyle sohbet ettim. O, akademik kariyer yapmak isteyen bir gençti, ancak ailesinin onu üniversiteyi tamamlamadan evlendirmek üzere baskı yaptığını söyledi. “Böyle gitmeyecek,” dedi. “Sosyal adalet bir yana, ben zaten kendimi akademiye dahil hissedemiyorum.” Bu durum, akademinin, sadece bir zenginler kulübü gibi davranan bir sistem olmadığını, aslında daha fazla sosyal adalet ve fırsat eşitliği sağlaması gerektiğini gösteriyor.
Akademi Günümüzde: Herkes İçin Mi?
Akademi, bugün hem bir fırsat hem de bir engel olabiliyor. Akademiye girmeyi başaranlar, toplumun genellikle “seçilmişleri” olarak kabul ediliyor. Peki ya bu fırsatlara erişemeyenler? Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi faktörler, akademinin bugün nasıl şekillendiğini belirleyen temel unsurlar. Toplumun her kesiminin akademik dünyada kendine bir yer bulabilmesi için, önümüzde daha gidilecek çok yol var.
Akademiyi, sadece üniversite ile sınırlı bir kavram olarak düşünmemek gerekiyor. Sokaklarda, işyerlerinde, toplu taşımada bile, akademinin ne anlama geldiğini görmek mümkün. Ancak toplum olarak akademiyi herkes için erişilebilir kılmak, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, çeşitliliği kutlamak ve sosyal adalet arayışını akademiye taşımak, ancak birlikte ilerleyebileceğimiz bir hedef.
Sonuçta, akademi sadece birkaç seçkin insanın ayrıcalığı olmamalı. Hepimizin akademiye dair düşündüklerimizi sorgulamamız, her bireyin bu dünyada hak ettiği yeri bulabilmesi için toplumsal sorumluluk taşımalıyız.